Sabah namazı, imsak vaktinin girmesinden güneşin tam olarak doğuşuna kadar kılınması gereken ve vakti çok çabuk geçen bir namazdır. Büyük din alimleri, sabah namazının mümkün olduğunca vaktinde kılınmasını ve kazaya bırakılmamasını tavsiye etmektedir.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (S.A.V), sabah namazının önemine dikkat çekmek için, "Seher vaktinde kılınan iki rekâtlık namaz, dünya ve onun içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Peygamber Efendimiz bu hadisi şerifte, dünyanın nimetlerinin geçici ve fani olduğunu, ahiret nimetlerinin ise baki olduğunu ifade etmiştir. Çünkü sabah namazının hem bu dünya hem de ahiret nimetleri açısından sayısız faziletleri vardır.

Gaflet halinde sabah namazını kılmayan bir kişi, kerahat vakti dediğimiz güneşin doğuşundan sonraki 45 dakikalık zaman geçtikten sonra hemen abdestini alıp sünneti ile birlikte kaza eder. Böylelikle sabah namazının borcundan kurtulmuş olur, ancak vaktinde kıldığı namaz gibi sevap alamaz.

Mümkünse sabah namazı vaktinde, "Niyet ettim Allah rızası için, vaktinde kılamadığım sabah namazının kazasını kılmaya" diyerek niyet ettikten sonra, iki rekât farzı kılınır. Kaza namazlarında sünnet kılınmaz.

Günlük kıldığı vakit namazlarının ardından kaza edebilir. Bu yöntem, kazaların hesaplanmasında da kolaylık sağlar. Örneğin, öğlen namazını her zamanki gibi kıldıktan sonra "Vaktinde kılamadığım öğlen namazının kazasını kılmaya" diye niyet ederek sadece farzını kılar. Yatsı namazının farzından sonra vitir namazını da kaza etmek gerekir.

Namaz kılmak Allah-u Teâlâ'nın emirlerindendir ve İslam'ın beş şartından ikincisidir. Namaz dinin direği, müminin ise miracıdır. Namaz kılmak imanın şartlarından biri olmadığı için namaz kılmayan bir insan kâfir olmaz. Namazın varlığını ve gerekliliğini kabul ettiği sürece imanı sahih olur; ancak namazı bilerek terk etmek çok büyük günahlardandır. Namaz kılmayan veya namaz vakitlerini kaçırdığı için üzülmeyen insanlar hakkında Peygamber Efendimiz (S.A.V) "Mümin, günahını üzerine yıkılacak dağ gibi görür; münafık ise burnunun ucuna konmuş sinek gibi görerek umursamaz" buyurmuştur. Yani Müslüman, günahlarının onu mahvedeceğini düşünerek üzüntü duyan kişidir. Namazları bilerek terk etmek münafıklık alametidir. Ancak bu, namaz kılmayanların münafık olduğu anlamına gelmez; sadece yapma iradesini kendilerinde bulamadıkları için üzüntü duymayanlar için geçerlidir.